Bazen en net gerçekleri bile söyleyemezsin. Herkesin ve senin de bildiğin, ama söyleyemediğin doğrular, söylenmedikçe önemsizleşir, sanki yoklarmış gibi bir hava eser orta yerde ama var olduklarını bilirsin içten içe.
Gelir geçer doğrular anlık moda uygulamalar yaşamına hakim olur. Rüzgâra kapılmak, suyu akışına bırakmak ve ortama uymak kolay ve kazançlıdır.
Vicdanın kurur, komşuya yapılan zulme sırt çevirirsin. Korku dağları bekler.
Bana ne, ben işime bakarım anlayışı bir süre sonra kendine olan saygını bitirir, fark etmek istemezsin. Çocuklarının, eşinin yüzüne bakarken en kötüsü de aynaya bakarken utanır kalırsın.
Herşeyin vardır ama mutsuz, gerçek dostluklardan uzak, samimiyetsizlik içinde yaşar bulursun kendini.
İnandığın değerlerin en önemlisi olan, dinin bile şekilden ibaret olur. Öz önemsizleşir, ruh anlamsızlaşır, zahmetle yaptığın ibadetler nafile olur.
Bir işin, bir makamın, paran pulun servetin olur belki, belki göreceli bir itibarın da olur toplum içinde.
Ama yaş geçtikçe ve sona yaklaştıkça, çocuklarına torunlarına anlatacak bir tek kahramanlık hikâyen olmaz.
Hiç savaşmamışsındır yel değirmenleriyle, hep kendinden zayıflaradır efeliğin. Gücün karşısında dik durup gerekirse yaralanmayı, kaybetmeyi göze alamamışsındır.
Sana benzeyecek çocukların, aynı korkaklık, aynı kaypaklık, aynı güce tapma alışkanlığıyla.
Dik durmanın ve direnmenin zevkini hiç tadamayacaksın ve dik durup direnenlere olan gizli hayranlığın bitirecek seni, söyleyemeyeceksin, kendine bile itiraf edemeyeceksin bunu.
Gel yol yakınken, oku tarihten kahramanlık hikâyelerini belki etkilenirsin, ha bir de dolaş mezarlıkları herkes ölecek bir gün anla bunu değiştiremezsin bu gerçeği. Değiştirebileceğin nasıl yaşadığındır. Adam gibi yaşa adam gibi öl, ayakta yaşa ayakta öl, başın dik yaşa başın dik öl.
İnsan gibi yaşa insan gibi öl. Sahibine sadık bir köpek gibi değil. Dağlarda gezen bir kurt gibi ol.