Hani halk dilinde derler ya, “parasız adam değersiz adamdır” diye. Yalan değil, gerçekten de öyle. Düşünsenize, parası olan ile olmayanın aldığı eğitimi, ya da sağlık hizmetini. Yargı borsasına hiç girmeyeceğim bile…
Kamu Ahlakı Dengesi…
Okul öncesi eğitim alamayan, özel okulda okuyamayan her fakir çocuk, zengine göre dezavantajla hayata başlar. Parasıyla okuyup, işin kıymetini bilmeden mesleğine sahip olan zengin çocuk ise, yeni nesilleri eğitir ve yönetir. Böylelikle, eğitimde fırsat eşitliği sağlanamadığı sürece iki yakamızın bir araya gelmeyeceği kesindir.
Bu konu için Finlandiya’nın mucizevi eğitim reformuna göz atmanızı tavsiye ederim. Finlandiya’da fırsat eşitliği beşikte başlıyor ve her okulunda zengin bir iş adamının çocuğuyla işçi çocuğunu yan yana görebiliyormuşuz. Hiçbir şekilde okul ücreti veya harç alınmıyormuş. Bizde ise aileler yaptığı bağışın boyutuyla anılıyor. Özel okullarda parayı verene ders zili çalıyor…
Sadece kamudaki bozulan denge bununla da bitmiyor.
Devlet birçok konuda hibe, destek veya teşvik programları açıklıyor. Bunların bazılarını Bakanlıklar, bazılarını da KOSGEB, MARKA gibi kurumlarıyla kullandırıyor. Ama kullanma noktasında ne hikmetse, Ankara’da dayısı olan hep bir adım önde gidiyor. Bu yüzdende de siyaset, dolaylı veya dolaysız her daim iş adamlarının gözdesi oluyor. Yerel bürokrasi, bu düzeni koruyacak olana yol veriyor. Bu düzen değişmedikçe de, “böyle gelmiş böyle gider” anlayışı tepeden tabana gittikçe yayılıyor…
Siyaset okulu olmalı, seçilme şartı olarak bu işin okulundan mezun olma konmalıdır. Her parası olana siyasetçi, bürokrat, yönetici olabilme yolu açılmamalıdır. Anca bu şekilde Kamu Yönetimi etiği ve ahlakı korunabilir ve anca bu şekilde eğitim, sağlık, güvenlik gibi milli konularda sağlıklı politikalar oluşturulabilir.
Kamu yönetimi etiği ise, kamu görevlilerinin kamu hizmetlerini yürütürken uymaları gereken tarafsızlık, dürüstlük, adalet, saydamlık ve hesap verebilirlik gibi bir takım ahlaki değerler ve ilkeler bütünüdür. Bu ahlaki dengeyi, sadece eğitimde sağlıkta değil, kamunun her alanında korunması gerekir…
GÖZÜNÜ SEVDİĞİMİN SEDAŞ’I…
2018 Millet Vekili seçimlerinden beri sesini duymadığımız Sayın Fahri ÇAKIR’ın, yerel medyada “Ak Parti Belediyesi olsa bugün Akçakoca daha iyi olurdu” değerlendirmesiyle karşılaştım. Böylelikle Akçakoca’nın başına gelen karartmanın sebebini anladım. Millete hizmet Hakka hizmet parolası ve gönüllere girme yolu bu olmasa gerek…
2014 seçimlerinde Cüneyt Başkan, “İktidar bizden, Akçakoca’ya bol kepçe hizmet getireceğiz” demişti. Akçakoca’ya bol kepçe hizmet geldi ama İktidar vekilleri hesabı Sayın Mehmet Okan YANMAZ’a yıkıverdi.
Düzce’de rabia heykeli, tren projesi ve diğer garip harcamalarının borçlarını, Sayın Faruk ÖZLÜ idaresinde ki Belediyeye ciddi hibeler çıkarılarak kapatılırken, sel felaketinde birçok hasar görmüş Akçakoca Belediyesi hizmet garajının elektriğinin kesilmesine göz yumulması, Kamu etiğine uymamış gönülleri acıtmıştır. Gözünü sevdiğimin SEPAŞ eliyle yapılan böylesine yakışıksız bir yaptırımı, Amerika’nın Trump’ı dahi yapmamıştır. Neyse ki, Akçakocalıların dik duruşu ve Okan YANMAZ’ın akıl dolu karşı hamlesiyle, kurulan oyun kısmi de olsa bozulmuştur.
Düzce Belediyesi bu kadar kolay hibeler alırken, Akçakoca’nın karanlığa mahkûm edilmesini kınıyor, tüm Akçakoca bürokrasisini ve Akçakocalı hemşerilerimi bu konuda birlik olmaya ve büyük bir oy farkıyla seçilmiş Akçakoca Belediyesi Başkanı Sayın Okan YANMAZ’ın arkasında durmaya davet ediyorum…
Saygılarımla…