Her zaman olduğu gibi yine ortaya konuşacağım. Bu sefer, en sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeceğim. “Sabah doyayım akşam yatayım” mantığıyla hareket edip, “Farz ederek “ işin içinden sıyrılmak öyle kolay değil…
Uzun bir süredir, ülke gündemine, en az siyasete yön veren büyüklerimiz kadar ortak olmak durumunda kaldık. Akla gelmedik olaylar ve krizler yaşadık. Ziyadesiyle yorulduk ve yıprandık. Kendi adıma söylüyorum, hiç bir şeyden değil ama seçmekten ve tercih etmekten yoruldum. Maalesef; demokrasi diyoruz, seçiyoruz, ertesi gün bir sonraki seçimlere hazırlanmaya başlıyoruz.
Eleştiri adı altında af buyurun “öküz altında buzağı arıyor”, “Bulanık su, balıkçının yarı kazancıdır” diyoruz. Meclisi boykot ediyor, 367 krizi çıkarıyoruz, olmadı “çatı adayı” beğenmiyor sandığa gitmiyoruz. Daha da olmadı Avrupa’ya şikayet ediyoruz.
Yada; Liderin başbakanlık teklifini kabul etmemesini, koalisyona yanaşmamasını, kırmızı çizgilerini kırmızı plakalara dönüştürmemesini ! bahane edip iç çekişme başlatmaktan geri kalmıyoruz.
Sonra da; “Şimdi hayır demezsek, bir daha diyemiyebiliriz !” başlığı altında birleşiyoruz. Ve başlıyoruz anlatmaya;
* “Farz edelim ki Cumhurbaşkanı seçildi …Arabasında kendi partisinin mi bayrağını taşıyacak, Türk Bayrağını mı?…”
* “Cumhurbaşkanı oldunuz diyelim ve Allah korusun hasta oldunuz, bitkisel hayata girdiniz. Ne olacak Türkiye?…”
* “Başkan kendini ve bakanlarını mahkemeye çıkarma girişiminde bulunan meclisi fesih edebilecek…”vs.
Muhalefetin ; olacakları, “farz ederek “ anlatması Temel’in “altın farz edip de paylaşma kavgasını” hatırlatıyor!…
“Temel’in küçük takası, on kişilik tayfasıyla Karadeniz’in engin sularında yol almaktadır. Temel tayfalarını yanına çağırır. – Uşaklar, ha burada bir teneke altınımız olsaydı ne yapardık? Diye sorar.
– Paylaşırdık onları!
diye cevap alan Temel öneriyi kabul eder ve altınları paylaştırmaya başlar: – On beş altın bana, bir altın size… Tayfalar buna itiraz ederler ve aralarında müthiş bir kavga başlar. Kıyasıya dövüşürler, durumu mahkemeye intikal ettirirler. Hem Temel, hem de tayfaları olduğu gibi olayı anlatırlar. Bunun üzerine Hakim; – Peki getirin altınları, dediğinde, hepsi bir ağızdan: – Uyyhaçim bey, pizumaltinumuz falan yok, olacağinu farz edelumdemişiduk”…
Çıkarlarımıza veya hırslarımıza odaklandığımız zaman, akıl ve mantığımız susar, nefsimiz konuşmaya başlar. İçinde bulunduğumuz sorunları idrak edemez “ayıpsız yar arar yarsız kalırız”. Farz ettiklerimize inanır, inanmayanları akılsızlıkla suçlar, yeni bir ayrışmanın fitilini ateşleriz.
Sonuç olarak; bu referandumdan evet çıkması ve ola ki farz edilenlerin gerçekleşmesi durumunda evet verenleri suçlayarak bir kenara çekilemezsiniz. Çünkü Muhalefet demek, eksik aramak, kısır tartışmalara gömülmek demek değildir. Millete güven vermek zorundasınız. Aksi takdirde “hayır”ınıza kesinlikle hayır !.
Kısmetse bir sonraki yazımda “fitne” konusunda ortadan konuşmaya çalışacağım.