Sınav Eğitim Kurumları Akçakoca Kurucusu Eğitim Yöneticisi Muhammet Çakan, çocuklarımız ve gençlerimizi sosyal medya bağımlılığından korumak konusuna dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
Hayattaki en değerli varlığımız olan çocuklarımızın mutluluğu ve güvenliği her anne babanın önceliğidir. Ebeveynlerin, bebekliklerinden başlayan koruma iç güdüsü onlar büyüyene kadar devam ediyor. Ancak ergenlik çağına gelince işin rengi değişiyor. Telefon ve internetle haşır neşir olmaya başlayan 17 yaşından küçük çocukların çoğu, ailelerinden haberli veya habersiz sosyal medya kullanıyor.
Sosyal paylaşım ağları, internet siteleri, forumlar, sohbet odaları, anında mesajlaşma yazılımları, görüntülü sohbet uygulamaları derken internette iletişim seçenekleri giderek arttı. Bu ortamlar genelde faydalı görünse de çocuklar söz konusu olduğunda biz anne ve babaların bu konuda çok dikkatli olması gerekiyor.
Dünyaya gelir gelmez akıllı teknolojilerle tanışan yeni neslin dijital medya ile olan ilişkisine birde çocukların penceresinden bakalım. Dijital medya ile tanışmayı İsterseniz okul öncesi ve ilkokul dönemi olarak iki döneme ayıralım.
“OKUL ÖNCESİ DİJİTAL TANIŞMA”
Okul öncesi çocukları araştırmalara pek dahil etmiyorlar ama orada da durum vahim. Bir kere bizim nesil okuma yazmayı en erken 5 yaşında öğrendi. Bunun anlamı şu, okuma yazma öğrenerek önce simgesel düşünme becerisini edinip bilişsel olarak ilerledik. Daha simgesel düşünme becerisine sahip olmadan ekranda akan görüntüye muhatap olmanın nasıl bir bilişsel sıkıntıya yol açacağını tahmin edemiyorum. Gelelim ilkokul dönemindeki çocuklara yani okuma yazmayı öğrenmiş olan çocuklara. Bu dönemdeki çocuklarda özellikle gerçeklik algısı üzerinden dijital medyanın ya da akıllı teknolojilerin dahil olduğu artırılmış gerçeklik veya yapay zekanın aktif edildiği oyunlarda kurgu ile gerçek arasındaki sınır bulanıklaşıyor. Çocuk zaten dünyayı kendi fantastik dünyası içinde algılamakta ve burası mümkünler dünyası, yani her şey mümkün. Uçan kahramanlar, zamanda yolculuk yapan kahramanlar veya insanlaşan robotlar gibi popüler kültürde izledikleri filmler ve oyunlar var. Sinema sektörü gerek animasyon gerek yarı animasyon ya da aksiyon filmlerde bilim kurgu diye adlandırabileceğiniz mümkünler evrenini pazarlamakta. Bu senaryolarda, görsellerde, görsel efektlerde sadece çocuklara değil yetişkinlere de masallar anlatılmakta.
Özellikle akıllı telefonların, tabletlerin ve ileri teknolojinin günlük rutinimizde edindiği yer büyüdükçe, internet ve sosyal medya araçlarının kullanımı her yaştan kitleler için erişilebilir hale geldi. Yapılan araştırmalar, sosyal medya kullanımının artışının, insanları sanal ortamlarda ilişki kurmaya ve gerçeklikten uzak yapılandırılmış kimlikler oluşturmaya yönlendirdiğini ortaya koymaktadır. Özellikle çocuklar sosyal medya bağımlısı haline geldi. Dijital bağımlılık, oyun bağımlılığı çocuklarımızı, gençlerimizi bekleyen en büyük tehdit durumuna geldi. Doğru yönlendirme şart. Bunu yapmasa çocukları, akranlarından geri kalacak ve ilerideki yıllarda sanal ortamın cazibesine katılıp oradaki gördüklerini gerçekmiş gibi kabul eden bir durum bekliyor. Tabii bu durumun çocuğun algısında kuşkusuz etkisi olacağını düşünüyorum. Çocuklar sosyal medya ortamında gördüğü her şeyi algılıyor. Gerçekmiş gibi bilinç altına işleniyor. Bu durum çocuğun topluma karışmasında ilerideki sosyal hayatını etkiliyor. Hatta bazı çocuklarda sanal bağımlılığın çocuğun algısını kapatmasıyla, çocuk ailesiyle bağını da tamamen kopartıyor. Ayrıca yapılan araştırmalara göre cinsel istismar, çocuk istismarı, siber zorbalık özelikle bu dönemde çocukları bekleyen tehlikeler arasında yer alıyor. Yine çocukların verilerinin alınması, içeriklerinin çalınması ve tehdit şantaj yoluyla onlardan para sızdırılması, içerik sızdırması, kendilerini oyun arkadaşı olarak gösteren istismarcıların onlara yaklaşmaları ve sanal ortamda aslında sadece dijital oyun bağımlılığı değil, aynı zamanda çocuğun geleceğini ve psikolojisini tehdit eden birçok sorunla karşı karşıya kalıyoruz. Çocukları yönlendirirken kısıtlamak yerine doğru yönlendirmek gerekiyor.
“Benim çocuğuma bir şey olmaz demeyin”
Her şeyden önce ebeveynlerin kendilerine şunu söylemesi gerekiyor, benim çocuğuma bir şey olmaz dememeliyiz. Aslında her dönemde bu tip sorunlar olacak, çocuklarımız kadar biz yetişkinlerde risk altındayız. O yüzden ailelerin, benim çocuğuma bir şey olmaz tutumundan uzak durmaları gerekiyor. İkincisi, daha sorun başlamadan önce önlem almamız gerekiyor. Genelde 12 yaş ve altındaki çocuklar için birtakım önlemler almamız kesinlikle şart. Bu konuda ebeveyn olarak yapmamız gereken internet filtresinin konması, geriye dönük verilerin kontrol edilmesi, özellikle ergenlik çağındaki çocuklarla ebeveynlerin birlikte internete girmeleri ve karşılaştıkları zararlı sayfaların kapatılması gerektiğini ve girilmemesi gerektiğini beraber görmeleri lazım. Bir diğer önlem ise, anne ve babalar çocuklarına iyi örnek olmalılar. En önemli etken ise ebeveynlerin çocuklarla birlikte mümkün olduğu kadar sosyal olmaları lazım. Telefon, bilgisayar, televizyon gibi aletlerden arındırılmış bölgeye gidip, çocuklarla baş başa kalabilecekleri bir ortama gitmeleri ve birlikte zaman geçirmeleri lazım. Doğa yürüyüşü, akıl oyunları, sportif faaliyetler gibi ortak aktivitelerde bulunmalılar.
“ÇOÇUKLARIMIZ SOSYAL MEDYA BAĞIMLISI OLMASIN