Akçakoca’da son iki yıl içerisinde büyük tahribatlara yol açan , 7 can verdiğimiz sel felaketleri hakkında yetkili yetkisiz yüzlerce kişiden yorumlar, yaklaşımlar, çözüm önerileri yapılması gerekenleri , yapılmayanları karbon kağıdı konulmuş benzer ifadelerle 2019 dan sonra olduğu gibi bir hafta öncesi yaşadığımız felaket sonrasında da dinledik.
Bu dinlediğimiz ifadeler içinde en çok kullanılan ve önceliği alanlar ise “Yıkılan yapılır, yaralar sarılır, Ucuz atlattık, Allah bir daha göstermesin” oldu.
Yıkılan yapılmadı, yaralar sarılmadı ucuz atlatmadık ateş düştüğü
yeri yaktı ve maalesef bu kafayla gittiğimiz sürece bize akıl fikir veren ALLAH’ım bir daha değil birden fazlasını da gösterecek.
Neden mi?
Akçakoca’mızın geçen 30 yıl içerisinde 3 yılda bir su taşkınlarına ve son iki yılda olduğu gibi sel afetine maruz kaldığı hepimizin malumu.
Siz, sel dediğime bakmayın , bu sel falan değildir aslında .
Sel afeti bir bölgede beklenmeyecek kadar aşırı yoğunlukta yağmur yağması sonucu oluşan yüzey akışıdır.
Bizdeki durum maalesef öyle değildir. Bizde sel afeti olması için yağmurun olağandan çok daha fazla yağması gereklidir ki yaşanan iki selde de bu oran aşılmamıştır. Oranın aşılmamasına rağmen bizim yaşadığımız afet değil , ihmalkarlıkların meydana getirdiği zincirin sonucu oluşan acıların ve milyonlarca tutarındaki zararların yaşanmasına vesile olan sonuçtur.
Bizde dere yataklarına ev yapılır , hatta biraz kalabalık yerleşim yeri ise dere yatağına büz konuŕ, üzeri kapatılıp üstüne temel atılır. Kimse biraz fazla yağmur yağınca suyun nerden akacağını hesap etmez.
Bizde bir önceki sel afetinde yıkılan köprülerin yerine dere geçişine üç bidon yanyana konup üzerine yol yapılır geçiş sağlanır.
Kimse yağmur biraz fazla yağarsa su ile gelecek odun parçaları nereden geçecek diye düşünmez.
Bizde derelerin şehir merkezinde olan kısımlarına düz duvar çekilip suyun dağılarak değil yükselerek akması sağlanır. Kimse bu su kendine bir yol bulur şehir merkezindeki düşük kotlu yerleri basar diye dert etmez.
Bizde selin yıktığı evlerin , ahırların yerine yenisi aynı yere hatta biraz daha dereye yakın yapılır , yollar aynı noktadan tamir edilir , selin götürdüğü ağaçların yerine yeni ağaçlar dikilir. Kimse bir sonra oluşacak aşırı yağışlar da bu suyun nereden akacağını oluşabilecek taşkınları dert etmez.
Fındıklığını temizleyen çalı çırpısını dere yatağına, Evinin eşyasını temizleyen pılı pırtısını yatağını yorganını tamirat sonrasındaki molozlarını traktörüne doldurup dereyle buluşacak en uygun noktaya boşaltırsa, bunların köprü ayaklarında ilk yağışta bir kunduz barajı oluşturacağını ve aşırı yağışlarla birlikte patlamasıyla sele dönüşeceğini hesap etmezse
VEEEEEE!!!
Her geçen yıl katlanarak artan ot ilacı kullanımı ile toprağı su tutmaz konuma getirip, aşırı orman kesimleri ile yağışların bloke edilmesinin azaltıldığı bir doğada, daha çok seller görür çok acılar yaşarız.
Bu ve buna benzer bir çok nedenden Akçakoca da olan sel afeti değil ihmalkarlığın verdiği insan zararıdır.
NE yapılmalı;
Günü geçirecek ucuz çözümler derhal bırakılmalı , Devletimizin ilgili kurumları bir araya gelip ortak bir çalışma ile yapılacak işleri , kısa ve uzun vadede alınacak tedbirleri belirlemelidir.
Taşranın siyasi çekişmeleri,kaygıları bir kenara bırakılıp bilimsel metotlar ile mevcut teknoloji kullanılarak yapılması gereken işler belirlenmeli , acilen hayata geçirilmelidir.
Yoksa bir sonraki fazla yağışın meydana getireceği yüzey akışı kesinlikle aynı tahribata hatta fazlasına neden olacaktır.
Bu konuda ahkam kesmek haddimize olmasa da görüneni bilmek için alim olmaya falanda gerek yok.
Allah bir daha yaşatmasın.