Dünya üzerinde en zengin kara parçalarından biri Afrika’dır.
Petrol, doğalgaz, elmas, uranyum, bakır, kobalt ve altın gibi günlük hayatın her alanında kullanılan ve devletler için yaşamsal kabul edilen madenler bu kıtada çıkarılır.
Buna rağmen fakirlik ve açlığın kol gezdiği topraklar da bu kıtadadır.
Demek ki önemli olan, toprakların zengin olması, her yerden altın, zümrüt, pırlanta fışkırması değil, onları kullanma becerisine sahip bir bilinç, geçmişte yaşananlardan ders alan sağduyu ve değişime ayak uydurabilecek ferasetin olması gerekmektedir.
Bunlar da yetmez! Yeri geldiğinde ölümü göze alabilmek, birlik beraberlik ve aidiyet inancı da lazım.
Bunu başarabilen insanların yaşadıkları yerler yuva olur, yurt olur, vatan olur.
Demem o ki, ülkeler, iller, ilçeler, köyler de böyledir.
Her beldenin kendine has zenginlikleri vardır. Yoksa insanlar neden oraları yuva bellesinler?
Bir, iki, belki de yüz nesil, aynı topraklarda neden yaşasınlar?
Bir gün bir sohbette, misafirimiz olan profesör, “Dünyada bütün savaşlar, iyi bir yemek yemek için çıkmıştır. Güzel bir yemek de su kenarında yenir.” demişti.
Akçakoca ise, irili ufaklı bir çok su kaynağının yanında, 25 km. sahili ile uçsuz bucaksız Karadeniz’in kenarında.
Yani bir çok insanın, iyi bir yemek yemek için savaşmayı göze alacağı güzellikte bir yer.
Peki biz bu güzel yurtta, zenginliklerimizi kullanabilecek bilinçte miyiz?
Büyüklerimizin tecrübelerine değer veriyor muyuz? Bırakın değeri, bizi böyle bir yuva sahibi yapanlara saygı gösteriyor muyuz?
Değişen şartlara göre, tedbir alıyor muyuz?
Nerdeee!!!
Üstelik Akçakoca’da her şey tersine işliyor.
Akçakoca için kim ne yapıyor, ya da yapmıyor, ben size söyleyeyim.
Bazı kendini bilmezler, buldukları her fırsatta, Akçakoca’nın çağa uygun gelişmesini, değişmesini engelliyor.
Bunun için de, kontrolsüz sosyal medyada, Akçakoca’ya zarar verecek eleştiriler yapıyor, hırslarını alamayınca da Akçakoca’nın değerlerine saldırıyorlar.
“Nasıl insanlar bunlar?” diye sorduğum sosyal bilimci:
“Bencildirler, empati kurmazlar; sizin duygu ve düşünceleriniz onlar için önemli değildir. Hep kendilerini haklı görür ve hatalarından dolayı başkalarını suçlarlar. Özür dilemezler. Olduklarından daha iyi ve mükemmel olduklarını, diğerlerinin o olmadan yapamayacaklarını düşünürler. Övülmekten ve odak noktası olmaktan hoşlanırlar. Hatta çoğu zaman olumsuz duygular uyandırarak dikkat çekerler ve denge bozarak, kendilerini güçlü hissederler.” dedi.
Öyle ya, bu tip insanların yaptıkları, sinek pisliğini karıştırıp, fil pisliğini gizlemeye çalışmaktır.
Fransızların kullandığı güzel bir deyim var:
“Ahlâksıza, ahlâksız olduğunu unutturursan, sana ahlâk dersi verir.”
Ne diyelim, inşallah kinlerinde boğulurlar da Akçakoca’ya zarar veremezler!
Sağlıcakla kalın…