Bu ilk yazım, ilk heyecanım, ilk göz ağrım.
Şu anda köşesinde yazdığım daha önceki yazar arkadaşım memur olduğu, amirlerinin sözünün dışına çıkamayacağından ve kendisine yazmayacaksın emri verildiğinden artık yazamayacak olup bu iş bana düştü.
Bu ilk yazım, ilk heyecanım, ilk göz ağrım.
Şu anda köşesinde yazdığım daha önceki yazar arkadaşım memur olduğu, amirlerinin sözünün dışına çıkamayacağından ve kendisine yazmayacaksın emri verildiğinden artık yazamayacak olup bu iş bana düştü.
Atalarımız ‘’Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler ” demişler .
Koyun yazamadığına ve yazması için izin verilmediğine göre Abdurrahman Çelebi yazacak artık. İnşallah kendisine koyun dememden alınmaz.
Arslan gibi adam aslında ama, işte emir geldi mi amirden Arslan koyun oluyor aniden.
Eğer İzin çıkarda yeniden yazma kararı alırsa, ben bana ayrılan köşeden hemen feragat edeceğim.
Tarımın ve fındığın sorunlarından ve neler yapılması gerekenden bahsederken olması gerekeni, yapılacakları, yapılmayanları, kimin ne kadar yaptığını ara sıra fikirlerimizi ekleyerek gerektiği biçimde olduğu gibi yazacağız.
Görevimizde bu zaten.
Tarımsal üretimde en ağır ve zorlu geçen üretim şekli dikili tarım arazilerinde üretim yapmaktır. Buğday, arpa, mercimek veya mısır ekimi yaptığınız bir arazide belirli dönemlerde belirli faaliyetleri yaparsınız. Kazancınız veya kaybınız bir yılla sınırlıdır. Yanlış uygulamanızın bedelini aynı yıl alır, beklediğiniz gibi değilse bir sonraki sene başka bir üretim yaparsınız ve doğal olarak takip eden yıl baştan başlarsınız.
DİKİLİ tarımda ise üretim 50-100 yıla yayılır. Üretimden kopma veya ara verme şansınız yoktur. Yapacağınız uygulamalar uzun yıllar boyunca etkisini gösterir.
Tabii ki her üretim kutsaldır ama dikili tarım arazileri ile ilgilenmek daha fazla kutsaldır çünkü uygulamalarınızın iyi veya kötü sonuçları sizden sonra gelecek nesillere kalacaktır.
Bu köşe yazımız ilkyazımız olduğu için sorunların kaynağına inelim ve çözüm aramaya en baştan başlayalım.
FINDIK ÜRETİMİNE KİM ,NE KADAR DEĞER VERİYOR?
Tarımsal üretimde belli başlı tanımlar vardır, tanımları ne kadar sağlam yapabilirsek sorunları o kadar doğru ve kolay sıralayabiliriz. Önce tarımsal üretimden gelir sağlayan insanlarımızı yaptıkları emek ve çalışmaya göre tanımlamaya çalışalım. Böylece genel ve özelde kendi yerimizi bulup bir üst seviyeye geçmek için neler yapmalıyız inceleme şansımız olur.
Ara Not: Tanımlar her hangi bir yerden alınmamış, tarafımdan yapılmıştır.
ÜRETİCİ: Tarımsal üretimi meslek haline getirmiş, üretimin verimli ve kaliteli gerçekleşebilmesi için toprağın yapısını iyileştirmeye yönelik tedbirler alan, üzerindeki bitkinin tüm besin ihtiyaçlarını tespit edip karşılayan, Zirai bakım ve mücadele işlerini gözlem, sayım ve metoda göre gerçekleştiren, ürünün sadece üretilmesinde değil depolanması ve pazarlanması aşamalarında da gerekli tedbirleri alan kişilere verilen genel ad.
ÇİFTÇİ: Tarımsal ürün ile geçimini sağlayan, toprağın ve üzerindeki bitkilerin ihtiyaçlarını elinden geldiğince temin eden, daha kaliteli ve daha verimli ürün elde edebilmek için yapması gereken işleri bütçesi ölçüsünde yapmaya çalışan, ürünü koruyan, ileriki seneler için hesaplar yapan, kişilere verilen genel ad.
TOPLAYICI: Ürünün yetişmesinde fazla katkısı olmayan, tarımsal üretimden başka geliri ve işi olan, geçimi tarımsal üretim olmamasına rağmen ileriki seneleri de düşünerek ürünü ele geçirirken zarar vermemeye çalışan kişilere verilen genel ad.
Şimdi İlçemizde fındık arazisi olan, fındık toplayan insanlarımızın yukarıda tarafımdan yapılmaya çalışılan 3 tanıma göre oranlarını bulmaya çalışalım demek isterdim ama demeyeceğim en iyisi bu tanımlara göre herkes kendine bir yer bulsun.
Çünkü ben bu konuda çok karamsarım. Üretici ve çiftçi sayısının çok fazla olmayacağını , % 50 yi geçmeyeceğini düşünüyorum.( Sizce % kaç ? )
Bu iddiamın en temel ispatı ise başta külleme, dalkıran, Mayıs böceği, fındık filiz güvesi ve Amerikan Beyaz Kelebeği olmak üzere fındık zararlılarının yayılma seviyesi ve zirai mücadeledeki isteksizliktir.
Fındık bahçelerine atılan ot ilacı yoğunluğu ise diğer ispatıdır. Nihayetinde bahçe sahipleri bu kadar yoğun ot ilacı atarken uzun ve kısa vadede bahçenin fındık verimine etkisini hesap etmemekte sadece o yıl toplayacağı fındığı en kolay şekilde toplamaya çalışmaktadır.
Bir diğer ispatı İlçemizde sayısı onbini bulan fındık toplayan kişiye rağmen ilçemizde fındık hammaddesi kullanılan üretim tesisi veya ilgili tek tesis açılmamasıdır. Bütün tesislerimiz bir kaç tane fındık kırma fabrikasından ibarettir.
Bir başka ispatı ise fındık üretimi, depolanması veya satışı ile ilgili tek bir kooperatif bile kurulamaması, birliktelik sağlanamamasıdır.
On bin fındıkçı ile Sakarya’ya yürüyeceğiz dersek ,
Sizce kaç kişi tamam der? Gelenlerin kaçı ikinci sırada yürümeye razı olur ?
Melenağzına geldiğimizde kaç kişi kalır?
Biz önce toplayıcı olmayı bırakıp çiftçi sonra üretici olmak için bir çaba gösterelim. Sonrasında ürünün verimini artırmak, randımanını yükseltmek için çareler arar, gücümüzün veya aklımızın yetmediğinde yardım alırız. Önümüzdeki hafta nasip olursa ikinci yazımızda çiftçi olmaya nerden ve nasıl başlayalım konusunu işlemeyi arzu etmekteyim.
Saygı ve Sevgilerimle……