Yazıma, Karadeniz yöresinden bir türküye yer vermek, yaşadığımız felaketi türküyle anlatmak istedim. Çünkü yaşanan her olay türkülerin konusu olmuştur. Anadolu insanı bütün acısını, neşesini, derdini türkülerle dile getirmiş, türkülerle nesilden nesile aktarmıştır.
Birinci mısra; “Dere akar bulanık, Köpüğünden alalık, Ha bu ışıklı dünya, oldu bize karanlık” …
17-18 Temmuz’da yaşanan sel felaketinde, küçücük meleklerin cansız bedenlerine ulaşıldıkça, kararan dünyamızdan sonra yüreklerimiz de yanmıştır.
Ahmet Hamdi TANPINAR “Türk insanının yazılmayan romanı türkülerde saklıdır” der. Bu sebeple, felaketin bu yürek yakan boyutunu yazmamaya, türkünün ilk mısraında saklamaya karar verdim.
İkinci mısra; “Dereler akar gider, taşları yıkar gider, bu dünya bir pencere, her gelen bakar gider”…
Ülkemizde , doğal afetler içinde sel, depremden sonra en büyük can ve mal kayıplarının görüldüğü doğa olayıdır. Bu olaya neden olan ise, insanların doğaya yönelik doğal ekolojik dengeyi bozucu tahribatlarıdır.
Derelerin önünde durmak, yatağını değiştirmek mümkün değildir. Ama, yaşanan çarpık yapılaşmalara engel olarak, gerekli ıslah çalışmalarını yaparak, dere önlerinin tıkanmasına neden olabilecek olguları temizleyerek taşmadan akmasını, denizlere dolmasını sağlayabiliriz. Erken uyarı sistemlerini kurarak olabilecek riskleri ortadan kaldırabiliriz.
Bundan önce farklı bir çok bölgede sel afeti yaşanmıştır. Tokat’ta yaşanan sellerde 1862 yılında 322 bina, 1908 yılında 469 bina ve 1949 yılında 446 bina hasar görmüş, onlarca insanımız ölmüştür. 1955 de görevlendirilen Kemal AŞK, “yağmuru düştüğü yerde tutmak gerekir” diyerek Tokat’ın çevresini ağaçlandırmış. Derelerde yaptığı ıslah çalışmaları, ıslah barajları ve teraslamalar sonucu Tokat’ta sel baskınları kontrol altına alınmış.
Türkiye’de kaydedilmiş en yüksek yağışlar, 1971 yılında metrekareye 469 kg yağış ile Kemer’de, 1955 yılında Zonguldak’ta 431 kg olarak kaydedilmiştir. Bu yağışlar sonrası, Kemer ormanlarla kaplı olmasından dolayı en küçük bir zarar görmezken, ormanlarını kaybetmiş ve arazi kullanımında her türlü çarpıklığı yaşamış Zonguldak’ta büyük felaketler meydana gelmiştir.
Yaşanan afetlerin en az kayıplarla atlatılması için önlemler almasını bilmek zorundayız. Çevre ve şehircilik Bakanı Sn. Murat KURUM’un 12 Temmuzda açıkladığı iklim değişikliği eylem planının her aşamasına önem vermeliyiz. İklim değişikliğine bağlı olarak artan yağışların dere taşkınlarına neden olmasının önüne geçmeliyiz. Vekilimiz Sn. Ümit YILMAZ’ın bu eylem planına Düzce’nin de dahil edilmesi gerektiği vurgusuna sahip çıkmalıyız.
Üçüncü mısra; “Gidelim değirmene, öğütelim unları, güneşe çevirelim, bu karanlık günleri”…
Selin yaşandığı yerlerde ikisi kayıp 7 canımız yandı. Çok sayıda vatandaşımız evlerini, ekmek teknelerini geride bıraktı. Genel hayata etki eden afet tüm bölgeye yayıldı. Ekonomik ve sosyal hayat sekteye uğradı. Gerek Devletimiz, gerekse toplumsal dinamikler olağan gayretini bölgeye taşıdı.
Şimdi yaraların sarılma, ekonomik ve sosyal hayatın normale dönme, bölgeye küçük bir nefes için en doğru kararın verilme zamanı.
Sn. Vekillerimiz, Siyasi Parti Temsilcilerimiz, Sivil Toplum Örgütleri yöneticilerimiz, Akçakoca ve Cumayeri için birlik zamanı.
Saygılarımla.