akçakocaakçakoca haberakçakoca gazetesihaber akçakocaakçakoca son dakika
DOLAR
32,5905
EURO
34,8185
ALTIN
2.497,83
BIST
9.446,91
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Açık
20°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
21°C
Salı Az Bulutlu
22°C

ADAB-I MUAŞERET ve ÜSLUP

08.02.2017 20:50
835
A+
A-

Muaşeret kurallarıyla davranışlarımızı bir düzene koyarız. Bencil, saygısız, düşüncelerimizden sıyrılır, başkalarına karşı duyarlı ve nazik oluruz. Bu hal ve tutumumuz, birbirimizle olan ilişkilerimizin sağlıklı ve tutarlı olmasına vesile olur. Ayrıca davranışlarımıza denetim ve sınırlama getirerek doğru düşünmeye sevk eder. Yani, inatlaşarak yanlışta ısrar etmemize engel olur.

Bu kurallara “herkes uymak zorundadır” diye bir kaide olmadığı gibi uymamanın hukuki bir yaptırımı da söz konusu değildir. Bu kurallar “beni ilgilendirmez” de diyebilir, ilgi duymayabiliriz ama ,siyasi ve ekonomik gündeme fazlasıyla müdahale ve yorum yapmaktan geri duramadığımız için “üslub”a önem vermek durumundayız. Toplum içerisinde veya yakın çevremizle fikir alış verişinde bulunurken, farklı taraflarda olabiliriz. Dahası, tek partili Sovyet demokrasisinin, iflas etmiş Komünist partisine hayranlık duyabiliriz. Muhafazakar bir yaşam tarzına sahip olabiliriz. Parti teşkilat disiplininden yorulmuş veya sıkılmış da olabiliriz. Yada, partimizdeki konumumuzu kaybetmemek için doğruları söylemekten de çekinebiliriz. Ancak, hiç bir gerekçeyle kendimiz gibi düşünmeyenler hakkında af buyurun “cahil, koyun, vatan haini, yalaka, mankurt vb.” sıfatlar kullanma hakkına sahip değiliz.

Başkalarının fikirlerine katılmak veya onlar gibi düşünmek yada başkalarının yaşam tarzlarına uymayabiliriz. Yaşça büyük olanlarımız hayat tecrübeleri dolayısıyla her zaman ‘kati suretle’ haklı olduğu düsturuna da bayılabilir. * Ancak; samimi olarak, birlikte yaşadığımız toplumun menfaati gereği, kendi fikirlerimizi paylaşmak ve karşımızdakileri, yanlış olduğunu düşündüğümüz fikirlerinden vazgeçirmek ihtiyacı hissediyorsak, işe “hakikati anlamak ve öğrenmekten” başlamalıyız ki, “attığımız taş ürküttüğümüz kurbağaya değsin”.* Bilinmelidir ki, kendimiz gibi düşünmeyenlere nahoş sıfatlar yüklerken, bizden gibi görünenlerin yalan ve asılsız söylemlerini onaylamamız, ne vicdan ne de ahlak açısından telafisi olmayan sorunlar yaşamamıza sebebiyet verecektir.

Bilgi ve haberin çok hızlı yayıldığı günümüzde, toplum içerisinde ki bu tür çarpıklıklar sadece bireylerin birbiri ile olan etkileşimini olumsuz etkilemekle kalmaz, iyi niyetli yönetici ve idarecilerin dirayet ve hakimiyetlerinin zayıflamasına ve kaybolmasına da neden olur. Meydan savaşlarının yapıldığı dönemlere gidelim. Türk Devletlerinin en etkili askeri taktiği “Hilal taktiği”dir. Ordu, savaş sırasına yarım ay biçiminde açılır, merkezdekiler geri çekiliyormuş gibi yapar ve onları takip eden düşman, sağ ve sol kanatların kapanmasıyla çember içine alır. Türk Devletleri bu taktikle bir çok zaferler elde etmişlerdir. * Günümüzün etkin iletişim aracı olan akıllı telefonların o dönemde var olduğunu ve askerlerin cebinde olduğunu farz edelim. Merkezdekiler tam geri çekiliyormuş gibi yaparken, bizden zannettiklerimiz sosyal medya hesabından “komutan askerleri geri çekiyor, düşmana destek veriyor vay hain (!)” diye bir bilgi paylaştığını düşünelim. Bunu okuyan sağ ve sol kanattaki askerlerin kapanıp düşmanı çember içine almak yerine, bu bilginin doğru olduğuna yanında kilerini de ikna ederek savaş alanını terk etmeleri ağır bir yenilgi alınmasına neden olacaktır. Ve Komutan, bu ahlaksız ve fitne dolu bilgi sayesinde savaş kaybettiren, Milletini satan hain bir komutan olarak tarihteki yerini alacaktır.

Nüfusun artması, tercih ve isteklerin çeşitlenmesiyle birlikte, yanlışlık ve aksaklıklar ziyadesiyle çoğaldı. Birey olarak ne kadar hal ve hareketlerimize çeki düzen versekte, karşımızdakilere saygı göstersekte, yanlışlıkları önlemekte yetersiz ve çaresiz kalmaya başladık. Bir çözüm yolu bulamadıkça da yaşantımızı huzurlu bir şekilde idame ettirmekte zorlanır hale geldik.

Ne yapalım; “Dünya bozuk bir köprüdür, onarmadan geçmek gerekir”miş. Bizler üzerimize düşeni yapalım da gerisini zamana bırakalım. Saygılarımla…

Yazarın Diğer Yazıları