Gençler arayış içinde…
Olmazsa olmazları özgürlük peşindeler.
“Gelecekten ne bekliyorlar?” derseniz, ben hiç anlayamadım!
Doktorların teşhis koymakta zorlandıkları, bilinmeyen hastalık gibiler.
Aslında “new generation”, yani yeni nesil, eskiye göre daha enerjik, daha üretken, daha hareketli.
Beklentileri, hedefleri, umutları en üst seviyede.
Ancak ne eğitim alt yapıları bilimsel, ne fiziksel bünyeleri güçlü, ne de düşünceleri dinamik!
Fırsat buldukça gençlerle sohbet etmeye, onları anlamaya çalışıyorum.
Bir kısmı, büyüklerinin anlattığı dönemlerin etkisi altında. Ancak öyle bir dönemin tekrar yaşanabileceğine asla inanmıyorlar.
İşin kötüsü, yerine ne koymaları gerektiğini de bilmiyorlar.
Bir nevi rüzgara kapılmış gidiyorlar.
Bir kısmı da, döneminin imkanları ile daha hızlı, daha hırslı yaşayarak, mükellef bir hayat peşinde.
Bunun için de, çok parayı, en kısa zamanda kazanmanın yollarını arıyorlar.
Genellikle, vahşi kapitalizmin duvarlarına tosluyorlar.
Ama buna rağmen, mücadele azimleri devam ediyor.
Sonuçta nereye varırlar; onu da ben bilemiyorum!
Bir kısmı ise inovasyon, yani herşeyde yenilik arıyor.
Mevcut imkanlar onları kesmiyor.
Hatta öyle ki, inançlarında bile yenilik peşindeler.
İçgüdüleri gereği, Allah’a inanıyorlar.
Çünkü insanlık, varolduğundan bu yana, bazen taş, bazen toprak, bazen hayvan, bazen insan olsa da, özünde, kendinden kudretli bir yaratıcı aramıştır.
Ta ki, yüce Yaradan, peygamberler ve peygamberler vasıtasıyla kitaplar gönderinceye kadar.
Ancak bu dönemlerde özgürlüğü yaşamış inananlar. Hem de çoğu kez ölümüne!
O dönemlerde adaletin nasıl uygulanacağını göstermiş peygamberler.
Liyakat o dönemlerde en önemli kriter olmuş.
Ama peygamberlerin ölümlerinden sonra doyumsuz, narsist insanlar şeytanla işbirliği içinde, insanlığın nizam ve intizamını bozmuşlar.
Yaşadığımız çağda, iletişim ve teknolojiyi bile en etkin olarak şeytan kullanıyor.
Ateizm ile hedefine ulaşmakta zorlanan şeytan, deizmi icat etmiş.
Deist düşünceye sahip birkaç genç ile konuştum.
Ateistler ile aralarındaki tek fark, Allah’ın varlığı.
Ateistler herşeyin mükemmel doğa tarafından kendi kendine olduğuna inanırlar, Yaradan’ı, yani Allah’ı inkar ederler.
Deistler ise, mükemmel doğayı bir yaratan olduğuna, yani Allah’ın varlığına inanırlar.
Ama peygamberlere, kutsal kitaplara, öteki dünyaya, meleklere ve şeytanlara inanmazlar.
Kâinatı yaratan Allah’ın, sonrasında hiç birşeye karışmadığına, herşeyin kendi kendine devam ettiğine inanırlar.
İslâm’ın hakim ve mukim olduğu bu topraklarda deistlerin varlığından bahsetmek bile beni çok üzüyor.
Nasıl olur da, her yıl 30.000 civarında öğrenci yetiştiren 105 tane ilahiyat fakültesi, bir o kadar üniversitelerde İslami ilimler bölümleri, 723.000 öğrencisi olan 3.300 İmam Hatip Ortaokulu, 627.000 öğrencisi olan 1.600 İmam Hatip Lisesi, 464.000 öğrenciye eğitim veren Kur’an Kursu, 84.600 Camii olan bir ülkede deizmden bahsedilir!
Cenabı Allah’ın, güzel ahlâkı tamamlamak için, insanlığa önder olarak gönderdiği Hz. Muhammed’in ümmeti nasıl yaşıyor ki, gençlere örnek olamıyor!
Gençler, yaratanın yarattıkları ile ilgili her türlü bilgiyi içinde barındıran Kur’an-ı Kerim’den nasıl haberleri olmaz.
Haberleri varsa, sorularına cevap bulma metodolojisini niye öğrenemezler.
Burada bir yanlış var. Ama nerede?
Bu konuda tabii ki bana da sorumluluk düşer. Ancak benden daha fazla, konunun uzmanlarının şapkayı önlerine koymaları gerektiğine inanıyorum.
Sağlıcakla kalın…
