akçakocaakçakoca haberakçakoca gazetesihaber akçakocaakçakoca son dakika
DOLAR
32,5974
EURO
34,7498
ALTIN
2.498,51
BIST
9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Açık
20°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
21°C
Salı Az Bulutlu
22°C

Yeni Köşe Yazısı…. NE YAPMAK LAZIM?

14.02.2020 17:16
674
A+
A-

Geçen haftaki yazımdan sonra çok dönüş aldım.

Meğer, muzdarip olan bir tek ben değilmişim!

 

Geçen haftaki yazımdan sonra çok dönüş aldım.

Meğer, muzdarip olan bir tek ben değilmişim!

Gördüm ki, aslında herkes herşeyin farkında ama, sadece konuşuyor ya da hiç konuşmuyor.

Sorunları bilmeyen yok gibi.

Nedense meydan, gizli Akçakoca düşmanlarına ya da sosyal hastalara kalmış.

İsteniyor ki, birileri gelsin, bu işi çözsün!

Oysa, sen çözmezsen, ben çözmezsem, kim gelip çözecek?

Şahsen, gezmeyi seven bir insanım. Gittiğim yerlerde, fırsat buldukça sohbet ederim.

İlk önce, Akçakocalı olduğumu söyler, memleketimin reklamını yaparım.

Görüyorum ki, Akçakoca’yı bilen, tanıyan, gelip gören sayısı az değil.

“Bir daha gelir misiniz?” diye sorduğumda, önemli çoğunluğu maalesef “Hayır!” diyor.

Nedenini sorduğumda, iki konu öne çıkıyor.

Bir kısmı, “Akçakoca pahalı bir yer!” derken, bir kısmı da “Aktivite imkanları çok sınırlı!” diyor.

Tabii ki, esnafla problem yaşayanları da az değil.

Tüm bunlara rağmen, albenisi yüksek olan Akçakoca, gerçekten güzel bir yer.

İş imkansızlığı ve geçim sıkıntısı nedeniyle, birçok gencimizi çevre illere veya büyükşehirlere göç vermesine rağmen, nüfusunda önemli bir değişiklik olmuyor.

Bunun nedeni ise, bir şekilde yolu Akçakoca’dan geçenlerin, emekliliğini burada geçirmek için geri dönmeleri.

Görünen o ki, gençleri kaybediyoruz, yaşlıları kazanıyoruz.

Hangisi daha faydalı, ona siz karar verin.

Tarihe ilgi duyarım; geçmişi inceler, tarihi eserler hakkında bilgi alır, günümüze kadar gelen tarihi belge ve bilgiler üzerinden empati yapmayı severim.

Somut belgelere dayanan bilgilere göre, geçmişte çok büyük savaşlar, kavgalar ve göçler olmuş.

 

Trajik olaylar sonucunda, insanlar bazen birlikte, bazen de ferdi davranışlar ile hayata tutunmaya çalışmışlar.

Birlikte davrananlar, ya savaşı kazanıp otorite olmuşlar, ya da kaybedip göç etmişler.

Ferdi davrananlar ise, değişen şartlara ayak uydurup, değişen yönetimlerde otoriteden yana olmuş, malını mülkünü kaybetmemek için, yeni ortama hemen adapte olmuşlar.

Bunlar nasıl olmuş, nasıl gelişmiş, bilemem! Çünkü şahidi değilim.

Bize büyüklerimiz, “Gece sokağa çıkmayın.” derdi. “Neden?” diye sorduğum rahmetli Yıldız babaannem, “Oğlum, gecenin şahidi olmaz!” demişti.

Şimdi düşünüyorum da, küçücük aklımla çok da anlamadığım bu atasözünde neler var neler!

Kim bilir, şahitsiz gecenin karanlığında, gündüzün korkutan zalimliğinde ne insanlar kayboldu, öldü, öldürüldü!

Kim bilir, hangi yöntemlerle kimin malına mülküne kimler kondu!

 

Geçmişin büyük olayları sonrasında, insanların bir arada yaşadığı beldeler, yeniden dizayn edildi.

Bazen şeytan, aklımı kurcalayıp duruyor.

Acaba, Akçakoca’mıza ihanet eden, birlik beraberliğimize fitne sokan hainler, bizden önceki toplumdan kalanlar mı diye aklımdan geçmiyor değil!

Öyle ya, bu topraklarda bizden önce, Cenevizliler, Ermeniler ve Bizanslı Rumlar yaşamış.

Eskiye dair tüm kayıtların yandığını, üç nesilden öteye yerel belge ve bilgilerin yok olduğunu düşünürseniz…

Buralara sonradan gelip yurt edinen atalarımıza tabi olan geçmiş dönem halklarından insanlar olması gayet doğal. Bunların içinde atalarımızdan kalan gelenek ve göreneklerimizden rahatsızlık duyanlar mı var acaba?

Bizden gibi gözüküp, bizden olamayan bazı kişiler, aile içinde öğrenip büyüttükleri kin ve nefreti kusuyor olabilirler mi?

Yok, yok! Böyle bir ihtimalin bu günlere kadar gelmesi çok mantıklı değil!

Olsa olsa bu tipler, sosyal hastalardır.

 

Öyleyse ne yapmak lazım?

Bilim diyor ki, “Hastalığını kabul etmeyen tedavi edilemez!”

Atalarımız, bu tipteki hastaları, toplumdan tecrit etmiş, onların ruhlarını mutlu edecek ortamlarda tedavi etmeye çalışmış.

Bugünün uzmanları ise veriyor ilacı, çözüyor sorunu!

Ah bir de bu hastalara, haberleri yokken ilaç verecek bir teknoloji gelişse de, millet rahat etse!

Peki, bu sosyal hastalara rağmen biz neler yapabiliriz?

Akçakoca’mızı ziyaret eden misafirlerimizdeki negatif algılarını pozitife çevirmek için somut olarak neler yapmalıyız?

Bunları da haftaya konuşalım inşallah.

Kalın sağlıcakla…

 

Yazarın Diğer Yazıları