akçakocaakçakoca haberakçakoca gazetesihaber akçakocaakçakoca son dakika
DOLAR
32,5875
EURO
34,8655
ALTIN
2.496,07
BIST
9.694,07
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Yağmurlu
Cumartesi Açık
20°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
22°C
Salı Az Bulutlu
22°C

Fındıkta Küreselleşme Erozyonu

14.09.2017 19:53
749
A+
A-

Fındıkçının çilesi her sene rekolte çalışmalarıyla başlar, belirlenemeyen fiyatla devam eder ve hep bildik lakırdılar kulaklara çalınır. “Fındığınızı erken pazara indirmeyin, emanete vermeyin, acele etmeyin, paniğe kapılmayın “ vs.
Belli ki bu lakırdılar bahane, perde arkası şahane. Üreticiyi bekleyen tehlike beklide daha başka…
Mevzuya girmeden önce biraz sabrınıza ihtiyacım olacak. Çünkü gelecekle ilgili tahminlerde bulunacaksak eğer , geçmişe bir göz atmamız gerekecektir. Tarih yanılmaz, yalan söylemez.
Genel olarak tarih, yazı öncesi ve yazı sonrası dönem olarak ikiye ayrılır. Ne güzel söylemişler değil mi büyüklerimiz “söz uçar yazı kalır” diye. Yazı öncesi dönem elli beş bin yıldan fazla sürmüştür. Yazı öncesi dönem taş devri, maden devri, yazı sonrası dönem ise, İstanbul’un fethi ile orta çağın sona ermesiyle, “Taş kırılır Tunç erir, ama Türk’lük ebedidir” sözünün de ne kadar yerinde olduğunu söyleyebiliriz. O yüzden tarihi ve tarihin ateşinde demlenen sözleri son derece önemsiyorum.
Cilalı taş devrinde insanlar göçebe bir hayat tarzından yerleşik hayata geçmişler ve toprağı işlemeye başlamışlar. Böylelikle toprak sahiplenildikçe özel mülkiyet fikri oluşarak sınır çatışmaları başlamıştır.
Yazı sonrası devir özelliklerine baktığımızda ise, sırasıyla;
İlk çağ’da, Devletler genellikle krallıklarla yönetilmişler, halk toplumsal sınıflara ayrılmış, Orta çağ’da, Derebeylik yönetimi hakim olmuştur. Yeni Çağ’da barutlu silahlarla birlikte Feodalite zayıflayarak merkezi krallıklar güçlenmiş, bu defa sömürgecilik yaygınlaşmıştır. Yakın Çağ’da ise sömürgecilik artmış ve ilk defa dünya savaşı çıkmıştır.
Görüldüğü üzere tarih; toprağa sahip olanlar ile toprak üzerinde çalışanları, Asillerin köylülere hükmetmesini, güçlü devletlerin güçsüzleri sömürmesini anlatmaktadır. Avrupa, halkı sosyal sınıflara ayırarak köylüyü en zor şartlarda yaşatırken, Atalarımız “Köylüyü milletin efendisi” ilan etmiştir…

Tarihin tozlu sayfalarından çıkıp yaşadığımız döneme geldiğimizde ise; yakın çağ’ın sona erdiği, küresel çağ’ın yaşanmakta olduğunu ve artık oyunların bu çağa göre kurulduğunu söylersek yanlış olmayacağı kanısındayım.
Maalesef ki, politikalarımızı bu çağa göre oluşturamadığımızı, Allah vergisi topraklarımızı “küreselleşme erozyonu”ndan yeterince koruyamadığımızı düşünüyorum. Zira bir zamanlar tahıl ambarı olan ülkemiz buğday ithal eder hale gelinmesinin başka bir izahı olamaz.
Her tarım ürünü önemlidir ancak fındık ayrı bir öneme sahiptir. Tutarlı ve etkili politikalar yerine sözlü açıklamalarla yetinilmesi, yapılan açıklamalarda üreticiye güven verilememesi “mış gibi yapmaktan” öteye gitmemektedir.
Fındık ürünümüz konusunda böyle devam ederse, belki buğday gibi ithal eder duruma gelmeyeceğiz, ama piyasamızı yabancıların tekeline teslim edip, işçiliğini yapar konumuna geleceğimiz kaçınılmaz gözüküyor.

Fiyat konusu gündemde tutularak, psikoljik olarak ürünümüz değersizleştirme, vazgeçme düşüncesi aşılanmak istenmektedir. Dikkat edilecek olursa 4-5 yılda bir fiyat yükselmekte, sonrasında düşük seyretmektedir. Üretici maddi ve manevi yıpratılmaktadır.

Bu sebeple; fiyat ne olursa olsun yapmamız gereken fındığı dalda bırakmamak, milli ürünümüze ve toprağımıza sahip çıkmaktır. Toprak elimizde olduktan sonra, bir çay demler yeniden başlamayabiliriz. Tasarruf ve söz hakkını yabancı sermayeye teslim edersek eğer, sömürgecilik düzenine hep birlikte şahit olacağız.

Umuyorum ki, Yakın zamanda açılan Giresun Fındık Lisanslı Deposu ve Spot Borsası ürünümüze değer katar, Ülkemize Milletimize hayırlı uğurlu olur. Fındık kendi ambarımızda, söz hakkı milli iradede kalır.
Saygılarımla…

Yazarın Diğer Yazıları