akçakocaakçakoca haberakçakoca gazetesihaber akçakocaakçakoca son dakika
DOLAR
32,5853
EURO
34,8176
ALTIN
2.412,65
BIST
9.645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
24°C
İstanbul
24°C
Hafif Yağmurlu
Çarşamba Az Bulutlu
22°C
Perşembe Az Bulutlu
20°C
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
17°C

Polisiye

02.06.2017 20:31
504
A+
A-

Bu hafta basit bir film senaryosu yazmaya karar verdim. Tabi, film senaryolarında yapılan kurgu, belli bir mantık ve gerçeklik gerektirir. Filmi izleyenlerin anlatılan olaylar karşısında “hadi oradan bu kadar da saçma sapan bir olay olmaz, çocuk mu kandırıyorsun” dememeleri gerekir. Buna dikkat edeceğim bakalım becerebilecek miyim?
Nasıl yani?
Hüseyin çok cesur, hırslı biriydi. En yükseğe çıkmak en güçlü olmak, en zengin olmak istiyordu. Akıllıydı da, bunu tek başına başaramayacağını biliyordu.
Kendi mahallesinden, kendi gibi hırslı Hasan, Ahmet ve Mehmet’i de ikna etti, Onlara uzunca bir süredir planladığı, şehrin en büyük bankasını soymaya dair planlarını anlattı.
Hasan çok iyi araç kullanırdı. Bu nedenle Hasan ekibin şoförlüğünü yapacaktı. Ve soygundan sonra hızla kaçış onun sorumluluğunda olacaktı.
Ahmet kasa açma konusunda ustaydı. O da kasayı açacak, paralara ulaşmayı sağlayacaktı.
Mehmet teknoloji konusunda iyiydi. Bankanın güvenlik sistemini devre dışı bırakacak, kameraları kapatacaktı.
Hüseyin arkadaşlarını ikna etti. Planları gözden geçirdiler ve uygun bir gecede tam da planladıkları gibi soygunu gerçekleştirdiler. Paraları paylaşarak her biri kendi hayatına geri döndü.
Bir süre sonra polis tek tek Hasan, Ahmet ve Mehmet’i evlerinden aldı.
Her üçü de sorgulandılar. Suçlarını inkâr etseler de polis olup biteni saniye-saniye biliyordu. Soygunda çalınan para miktarı, nasıl paylaşıldığı, kimin nereye sakladığı gibi ayrıntılar polisin elindeydi.
Hasan, Ahmet ve Mehmet ne kadar inkâr etseler de suç ve deliller ortada duruyordu.
Garip olan tek şey polisin her şeyi bilmesine rağmen Hüseyin onlarla birlikte karakolda değildi. Hüseyin’le ilgili hiç soru sorulmuyor, Hüseyin hiç merak edilmiyordu. Hatta aralarından biri Hüseyin’den bahsetmek istese onunla ilgili bilgi vermeye kalksa da polisler hiç ilgilenmiyor bu beyanları da ciddiye almıyorlardı.
Her üç soyguncu kafadar polis tarafından mahkemeye getirildi. Mahkeme hâkimi yüksek bir kürsüde, kırmızı yakalı sırmalarla süslü cübbesi ile heybetli bir biçimde duruyor, önündeki dosyayı inceliyordu.
Hasan, Ahmet ve Mehmet gözlerine inanamadı. Kürsüdeki hâkim Hüseyin’den başkası değildi. Evet, tüm soygunu planlayan kendilerini ısrarla ikna eden oydu. Şimdi de kürsüde onları yargılamak için bulunuyordu.
Hasan, Ahmet ve Mehmet ne dedilerse dinlemedi hâkim, bastı cezayı en yükseğinden.
Ya bu kadar da olmaz yine saçmaladım. Bu senaryo işi bana göre değil. Neyse haftaya başka bir yazıyla bu haftaki saçmalığı toparlarız artık.

ETİKETLER:
Yazarın Diğer Yazıları