akçakocaakçakoca haberakçakoca gazetesihaber akçakocaakçakoca son dakika
DOLAR
32,5475
EURO
34,9890
ALTIN
2.427,44
BIST
9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cuma Parçalı Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
17°C
Pazar Az Bulutlu
19°C
Pazartesi Az Bulutlu
19°C

FİTNE VE İSTİKAMET

12.04.2017 19:24
475
A+
A-

Fitnenin, beslendiği ve büyüdüğü en verimli ortam, görüş ayrılıklarının olduğu ortamdır. Çünkü görüş ayrılıkları safları seyreltir, dirayeti ve birliği çürütür, nefsi ön plana çıkarır ve düşmana içeriye sızma imkanı verir…

İslam tarihinde  “ilk fitne” olarak tanımlanan Sıffin Savaşı’nın yaşanmasına sebep olan hadisenin, konuyu daha iyi izah edebilmek için uygun bir örnek olduğunu düşünüyorum.

Hz. Ali Halifeliğini ilan ederek Hz. Osman’ın katilini aramaya başladı.  Ancak isyancı grup içerisinde katilin kim olduğu tespit edilemiyordu. Hz. Ali’nin Halifeliğini kabul etmeyen Hz. Muaviye, “milletin menfaati için ferdin hukuku feda edilebilir” diyerek isyancı grubun tamamının cezalandırılmasını istedi. Hz. Ali ise “hak haktır, ferdin hukuku hiçbir şeye feda edilemez” dedi ve gerçek katili aramaya devam etti. Katilin tespiti gecikince de rahatsızlık hat safhaya varmış ve İslamiyet’in zayıflamasını isteyen fitnecilerin, görüş ayrılığını fırsat bilerek körüklemesiyle iki taraf karşı karşıya gelmişlerdir…

657’li yıllardan 2017’li yıllara geldiğimizde olayların benzerlik gösterdiğini,  “fitne” faktörünün ise hep aynı kaldığını rahatlıkla söyleyebilirim. Milliyetçi Hareket Partisi’nde, arzulanan iktidar beklentileri gerçekleşmeyince, taban tarafından Devlet BAHÇELİ’nin liderliği sorgulanır hale gelmiş ve 1 Kasım seçimlerinden sonra ciddi huzursuzluklar başlamıştı. Muhalefet cephesinin seçimli kongre taleplerine karşı Genel Merkez 18 Mart 2018’i işaret edince süreç daha farklı boyutlara taşınmıştı. Sonrasında parti içinde ve tabanda ciddi görüş ayrılıkları gündeme gelmiştir.

Bir taraf Bahçelinin, 01 Temmuz 2015 tarihinde ki “Türkiye’nin güvenliği partiler üstü bir konu olup, günlük siyasetin önündedir” ve 01 Ocak 2017 tarihinde ki “ Bazı konular vardır ki, siyaset üstü düşünmek mecburiyetindesiniz” sözlerinden hareketle Lidere güven duymak gerektiği görüşünü benimsemiş, muhalif taraf ise,  Ülkenin yarınları konusunda tereddüt yaşayıp, Bahçeli’nin gündeme ilişkin tavırlarında güven duymama görüşü hakim olmuştur…

Şimdi; 16 Nisan referandumu yaklaşırken, Milliyetçi Hareket Partisi tabanın tavrı sonuca direkt etki edeceğini düşünüyorum. Bu sebeple Milliyetçiler hedef seçmen kitle haline geldi. Kaldı ki, ana muhalefet lideri sayın Kılıçdaroğlu’nun bozkurt işareti yapması, daha öncesinde de sayın Başbakanımızın grup toplantısında bozkurt işaretiyle salondakilere karşılık vermesi bu düşüncemi destekliyor.

Elbette ki Muhalefet Lideri ve Başbakanımızın bozkurt işaretini kullanarak Milliyetçilerin dikkatini kendi kampanyalarına çekmek istemeleri gayet normaldir.

Normal olmayan; genel merkez ile muhalifler arasındaki görüş farklılıklarını fırsat bilip, kırmızı ajanda kullanarak yazılı, görsel ve sosyal medya aracılığı ile fitne okları fırlatılmasıdır.

Acı olanı ise; fırlatılan bu fitne oklarının hassas noktalara isabet etmeleri ve bu hassasiyetle yanlış istikametlere yönelme eğilimidir.

İstikametlerini doğru yöne çevirmek isteyen dostlarıma, Sokrates’in fitneye maruz kalmamak için geliştirdiği “üçlü filtre testi”ni öneriyorum. 1- Gerçeklik filtresi, 2- iyilik Filtresi, 3- İşe yararlık filtresi.

Aksi takdirde yönelinen istikamet ve görüşler doğru olsa bile, “hep bir yanımız boşluk, bir yarımız eksik “ kalacaktır.

Kısacası, Siyasetimize dışarıdan müdahalelerin olduğunu ve fitnelerin dışarıdan beslendiğini asla gözden kaçırmamalıyız. Ülke güvenliğimizin “siyaset üstü bir konu olduğu ”na da kimsenin itiraz etmeyeceğini düşünüyorum.  Çeşitli fitnelerle gerilimi körüklemek isteyenlere de asla fırsat vermemeliyiz.

Saygılarımla…

Yazarın Diğer Yazıları