akçakocaakçakoca haberakçakoca gazetesihaber akçakocaakçakoca son dakika
DOLAR
32,5004
EURO
34,6901
ALTIN
2.496,45
BIST
9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
19°C
İstanbul
19°C
Parçalı Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
20°C
Pazartesi Az Bulutlu
22°C
Salı Az Bulutlu
24°C
Çarşamba Parçalı Bulutlu
22°C

Çankırı Ziyareti İzlenimleri

28.03.2017 16:54
453
A+
A-

21 Mart 2017’de Akçakoca Yardım Sevenler Derneğinin düzenlemiş olduğu bir tur ile kısa bir Çankırı-Ilgaz ziyaretinde bulundum. Nedense yakın yerleri ziyaret etmekte genelde çok fazla istekli olmuyoruz, nasıl olsa her zaman gideriz mantığıyla olsa gerek.

Şarkılara, marşlara konu olan Ilgaz dağı gerçekten muhteşem bir doğa harikası. Ilgaz yeni tünelin açılmasıyla Kastamonu’ya yalnızca 40 km mesafede ancak daha uzak olmasına rağmen Çankırı ilimize bağlı. Ilgaz’a tekrar döneceğim ancak öncelikle Çankırı’dan bahsetmek isterim.  Dağların eteğinde düz bir alanda, kıraç topraklar üzerinde konumlanmış bir yer. Yaklaşık 80 bin nüfusa sahip bu ilimiz özellikle son zamanlarda tuz mağaralarıyla gündeme gelmektedir. Bu mağaralardan birini gezme şansımız olmadı ancak bu mağaralardan çıkarılan ürünlerin satıldığı birçok mağaza ve Çankırı el sanatlarının sergilendiği bir müzede tuz ile ilgili yeterli bilgileri aldık.

Turizmin olmazsa olmazıdır bilirsiniz, her ürünün bir hikâyesi vardır. Bu Çankırı tuzu içinde böyle. Saf ve organik olmasının yanında, bu tuzdan üretilen lambaların horlamaya iyi geldiği, bize sunum yapan mağaza yetkilisi tarafından ikna edici bir şekilde anlatıldı.

Mağazadan alış veriş yapmadan çıkan herhalde olmamıştır. Kimi tuz lambası kimisi organik tuz alarak mağazadan ayrıldık. Henüz halka açık olmayan şehir müzesini sağ olsun yetkililerin yardımıyla detaylı bir şekilde gezme şansımız oldu. Müzedeki eserler kadar bu tarihi binanın çok iyi korunmuş olan ahşapları hepimizin dikkatini çekti. Daha önce hükümet ve adliye binası olarak da hizmet veren bu binanın Çankırı turizmine büyük katkısı olacağı açık. Çankırı merkezdeki ziyaretlerimizde bize 80 yaşındaki bir beyefendi rehberlik hizmeti verdi ve bunu hiçbir karşılık beklemeksizinYapıyormuş. Burada bir parantez açmak isterim. Bugezi notlarımı sizlerle paylaşırken, okuyucularımın anlayışına bırakarak bir mesaj vermek isterim. Her gittiğimiz yerde ücretsiz rehber ve birde belediye yetkilisi genç bir arkadaş bize eşlik ettiler. Bizden tek ricaları ziyaret ettiğimiz yerlerde toplu bir resim çektirmek oldu. Anlaşılan turizme yeni bir şevk ile girmişler. Sanırım, Çankırı belediyesi bu konuda çok iddialı olsa gerek, ilgi alakanın yanında birde orijinal sayılabilecek projeleride fark ettik. Mesela şehrin hakim tepelerinden birinde Airbus 310 tipi bir uçak hurda olarak satın alınmış ve orada toplanarak bir çocuk kütüphanesine dönüştürülmüş. Şehrin tarihi bir sokağı ama oldukça uzun bir sokak üstü şemsiyelerle kaplanmış. Bazılarımıza banal gelse bile bu tip çalışmalar bir ürünün pazarlanmasında bir argümandır.

Tam bir büyük Anadolu kasabası görünümündeki Çankırı ne yazık ki, günümüzün kaçınılmaz bir olgusu haline gelen betonlaşmadan nasibini almaya başlamış. Bugün hala tek katlı veya 2 katlı eski evlerin bulunduğu mahalleler çoğunlukta ama bu ne kadar daha sürer bilinmez. Çankırı’da tarihi ve kültürel özellikler hemen göze çarpıyor ancak yeşille buluşabilmek için şehre hakim noktada bulunan Çankırı kalesine çıkmanız gerekiyor, yaz aylarının sıcağından ve şehrin toz toprağından bunalanlar  burada huzur buluyorlar.

Şehir ziyaretimizi bitirip otobüsümüze biniyoruz, rehberimize ve bize eşlik eden belediye yetkilisi genç arkadaşımıza teşekkür ederek memnun ama birazda yorgun otelimizin yolunu tutuyoruz. Otele giden yol virajlı bir dağ yolu, çam ormanlarını görür görmez kendimizi apayrı bir yerde hissediyoruz. Otelimizi yanına yaklaşana kadar hiç göremedik, tamamen doğanın içinde saklanmış vaziyette. Ben şahsen bir köyden falan geçeceğiz daha sonra otele varacağız diye hayal ediyordum ama öyle olmadı. Birden koca oteli karşımızda gördük. Bu güzel dağ otelinin keyfini çıkardıktan sonra ertesi gün kayak tesislerinin bulunduğu yere geldik. Geziye katılanlardan çok azının kayak sporuyla alakası olduğu çok geçmeden ortaya çıktı.  Hedef kayak yapmak değil, telesiyej‘e binerek kayak yapılan hakim bir tepeye çıkmaktı.  Emin olun hayatında hiç böyle bir deneyimi olmayan abla ve teyzeler vede ağabeylerin nerdeyse tamamı gönüllü oldu. Komik manzaralar çıkmadı değil ama her şey gerçekten güzeldi. Yerde 15-20 cm kar üzerinde gurup halinde en az 30 dk. Yürüyüş yapıp, fotoğraflar çektik. Öğle yemeği için otelimize döndüğümüzde yüzler oksijen dolu dağ havası ve birazda mutluluktan olsa gerekhafif kızarmıştı. Yemek sonrası tekrar otobüslerimize bindik ve Akçakoca’mızın yolunu tuttuk. Denizi görür görmez her seyahat dönüşünde olduğu gibi yine heyecanlandım. Ben böyleyim işte Akçakoca’da iken olumsuzlukları eleştiririm ancak uzak kalınca da çok özlerim. İnsanlık hali ne yapalım. Bu arada bu güzel geziyi düzenleyen Akçakoca Yardım Sevenler Derneğinin sempatik yetkililerinikutluyor teşekkürlerimi sunuyorum.

Saygılar.

 

ETİKETLER:
Yazarın Diğer Yazıları