Tarım bölgelerinde yaşayan ve hele ki geçimleri büyük oranda çiftçiliğe dayanan ailelerin çocukları yaz tatillerinin büyük bir kısmını bağda bahçede geçirirler. Okul başladığında da “tatil de neler yaptın” sorusuna vereceği yanıtta fazla bir şeyleri olmaz. Ben de böyle bir çocukluk geçirdim diyebilirim.
Hiç unutmuyorum, babamın kara kutu şeklinde bir radyosu vardı. 3-5 sıra önümüze koyar hem fındık toplar, hem türkü dinlerdik. Ama en önemlisi, açıklanacak fındık fiyatını beklerdik.
Yaşça biraz büyük olanlar bilir, o zamanlar FİSKOBİRLİK diye bir kooperatif vardı. Açıklanan fiyat ile fındık alırdı. Bizler fındığı toplarken, ne zaman kaça satacağımızı bilirdik.
Bir senesi, fiyat bir türlü açıklanmadı. O ara ne olduysa oldu!
Kötü yönetildiği anlatıldı bize. Ancak iyi yönetilmesi için ne üyeleri sahip çıktı Kooperatifimize nede Hükümet. TMO diye bir kurum devreye girdi. 6-7 TL’nin biraz üzerinde olan fiyatlar üç beş TL’lere demir attı. Her geçen sezon bir öncekini aratır oldu. 3-5 sene böyle devam etti ve nihayetinde, Tarım Bakanlığı TMO alımlarını durdurarak fiyatları serbest piyasaya bıraktı.
2008 veya 2009 sezonuydu. Fiyatlar 2,95 – 3,90 aralığında tutunmaya çalışıyordu. Üretici artık isyandaydı. Tarım Bakanlığı açıklama yapıyordu. Serbest piyasa endişeli, üretici ise umutluydu ! Hafızam beni yanıltmıyorsa eğer, şu cümle kuruldu. “Eğer fiyatlar 3,00 TL’nin altına düşerse müdahale ederiz”.
Böyle bir açıklamaya hiç anlam verememiştim. Çünkü, bu açıklama serbest piyasaya tavsiye niteliğinde bir açıklama olmaktan başka bir şey değildi.
Aynı şekilde, 2016 yılında, “TMO’yu tekrar devreye sokacak mısınız” sorusuna verilen cevapla büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştım. Çünkü, yükselmesi için umutların arttığı anda, fiyatlar bu açıklama sonrası tekrar geri gelmeye başlamıştı.
Aklıma Bayburt’ta 30 koyun verilerek imam yapılan Oflunun Hikayesi geldi. “Of’tan çıktım yola vardım Bayburt’a, 30 koyun verdiler bana…” diye dua ederken, köylünün şikayeti ile Müftünün Camiye geldiğini duyunca;
“Of’dan çıktım yola vardım Bayburt’a, 30 Koyun verdiler, yarısı sana yarısı bana” demiş.
Uzun lafın kısası; Fındık, Karadeniz’in geniş bir kesiminin geçim kaynağı, Ülkemizin de ihracat gelirlerinde büyük bir payı olan tarım üründür. Böyle bir ürün, el üstünde tutulması ve üreticisinin memnun edilmesi gerekirken, serbest piyasada kaderine terk edilerek üreticisinin mağdur edilmesi kabul edilemez bir durumdur.
Üreticinin sattığı fiyatlarla, tüketicinin aldığı fiyatlar arasında dağlar kadar uçurum vardır ve fiyatlar ne üreticiyi tatmin etmekte nede tüketiciye cazip gelmektedir. Üreticinin fındığı, kilosu 8,50 TL’lerden alınırken , “BİR AVUÇ FINDIK” rafta 50,00 TL’lerden işlem görmektedir. Böyle bir fiyat sarmalına, üretici ile tüketici arasındakilerin “vicdan maliyetlerinin” eklenmesiyle ulaşıldığını düşünüyorum.
Bu durum esasında iş dünyası ve siyaset arasında gibi görünse de, prensipte 3. bir ayak olmadan sürdürülebilir olması mümkün değildir. Yani “sacayağı” üç ayaklıdır.
Her ne kadar da genel siyasetin yanlışlığı, yerel siyasetin eksikliği, iş dünyasının böyle arzu etmesi olarak yorumlansa da, bizlerin gönlü olmadan bu çarkın dönmesi mümkün değildir.
Of’lunun hikayesindeki şikayetçi olan köylülere müftünün vermiş olduğu cevapla konuyu özetlemek istiyorum.
“Ofli, baştan biraz yanlış gideyi di da, sonradan işi tüzetti” deyince herkes rahat bir nefes almış…
Sevgiyle kalın…